hayat / Leben

Türkische Familien zog es vor allem in die Innenstadt und Randgebiete der Innenstadt. Der Hemshof war in Ludwigshafen besonders attraktiv für „Gastarbeitsfamilien“, denn die Mieten dort waren günstig. Zu tun hatte das vor allem mit dem schlechten Zustand der Wohnungen. Sie hatten oft keine bis schlechte sanitäre Versorgung. Hier versammelten sich neben den Türk:innen viele weitere Nationalitäten. Die Sanierung des Viertels begann 1972 und dauerte bis in die 2000er Jahre an. Im Zuge dessen wurde der Stadtteil seit den 1980er Jahren zu einem beliebten Flanierviertel mit schönen Altbauten und attraktiver Gastronomie. An dieser Entwicklung waren auch die türkischstämmigen Einwohner:innen beteiligt. Sie eröffneten kleine Supermärkte, Cafés, Restaurants und schufen so Zugang zu einem Stück türkischer Kultur.

In den ersten Jahren nach dem Anwerbeabkommen war beispielsweise schon das Kochen ein Problem. Es gab keine türkischen Lebensmittel zu kaufen und das Einkaufen im deutschen Supermarkt war wegen der sprachlichen Barriere manchmal nahezu unmöglich. Man konnte mit den neuen Geschäften nun aber Südfrüchte, Auberginen und „halal“ Fleisch im türkischen Supermarkt kaufen oder Baklava und Mokka im türkischen Café genießen. Nicht nur die türkischstämmigen Einwohner:innen nahmen diese Angebote wahr und so wurden diese Orte Räume der Begegnung.

Türk aileler çoğunlukla şehir merkezine ve şehir merkezinin kenar mahallerine taşındılar. Ludwigshafen´deki Hemshof özellikle ‘’konuk işçi ailelere’’ için çekiciydi, çünkü oradaki kiralar çok ucuzdu. Bu, özellikle dairelerin kötü durumundan kaynaklanıyordu. Genellikle sanitasyon yetersizdi veya hiç yoktu. Türklerin yanı sıra birçok millet de burada toplandı. Mahallenin yeniden imarı 1972’de başlayarak 2000’li yıllara kadar devam etti. Bu süreçte semt, 1980’lerden itibaren güzel eski binaları ve çekici gastronomi ile popüler bir gezi bölgesi haline gelmiştir. Bu gelişmede Türk mahalle sakinleri de katkıda bulunmuşturlar. Küçük marketler, kafeler ve restoranlar açarak Türk kültürünün bir parçasına erişim imkânı sağladılar.

Örneğin, İş alım anlaşmasının ilk yıllarında, yemek yapmak bile bir problemdi. Türk gıda maddeleri yoktu ve alman marketlerde alışveriş yapmak bazen dil engelli yüzünden neredeyse imkânsızdı. Böylelikle yeni açılan dükkanlardan, Türk marketlerinden tropikal meyve, patlıcan ve ‘ helal’ satın alabilir veya Türk kafesinde baklava ve Türk kahvesinin tadını çıkarabilirsiniz. Sadece Türk kökenli sakinler bu fırsatlardan faydalanmadığı için bu yerler ve mekanlar buluşma alanları haline geldi.

Die Ausübung der Religion und des eigenen Glaubens waren ein großer Bestandteil des alltäglichen Lebens. Allerdings war dies für die Türk:innen nicht ganz so einfach wie für andere „Gastarbeitenden“. Sie waren meist keine Christ:innen, sondern Muslim:innen. Von manchen Arbeitgeber:innen wurden Gebetsräume zur Verfügung gestellt, eine Moscheegemeinde gab es in den ersten Jahren aber noch nicht. Diese kam später hinzu, als klar war, dass viele türkische Migrant:innen mit ihren Familien in Ludwigshafen bleiben wollten.

Dini ve kişinin kendi inancını uygulaması günlük hayatının büyük bir parçasıydı. Ancak bu, Türkler için diğer ‘’konuk işçiler’’ gibi kolay değildi. Çoğunlukla Hristiyan değil, Müslümandılar. İbadethaneler bazı işverenler tarafından sağlandı, ancak ilk birkaç yıl içinde cami cemaati yoktu. Bu daha sonra, birçok Türk göçmenin aileleriyle birlikte Ludwigshafen’de kalmak istediği anlaşıldığında eklendi.